26 Şubat 2019 Salı

KARADENİZ İNSANI. NERDEN NASIL GELDİ ,LAZLAR KİM .RUMLAR KİM


HEP BİR TARTIŞMA VARDIR LAZLAR KİM TRABZON RUM DUR PONTUS RUMLARI.. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YAŞAMIŞ KARADENİZ İNSANI BAZI ŞEYLER DEĞİŞMEZ DEĞİŞTİREMEZSİNİZ TARİH DEĞİŞMEZ İŞE GEÇMİŞTEN GÜNÜMĞZE KARADENİZ İNSANI Kaynak olarak da Yunan Tarihci Strabon'un Karadeniz sahillerini dolaştığı ve anlatığı kitabında Crenides’den (Kilimli) bir dağ aşdıktan sonra geldiği yeri ”Psylla” (Sayla) olarak bahsetmiş. Burayı tarif ederken; her tarafın bataklık olduğunu ve sivrisineklerin bol olduğunu vurgulamış... Zaten Psyllada Bataklık Sineği‘nin ismidir. Hani görmüşünüzdür, özelikle Sarı Dere ve Kara Dere üzerinde konan yeşilimsi bir sivrisinek. Strabon eski Kaz Köy sahilini de anlatııyor. Srabon daha sonra Tion (Filyos)a gectiğini söylüyor ve burayı anlatmaya başlıyor. Bu Kitap‘ta Sinop`a kadar gittiği yerleri gördüğü herşeyi yazarak daha önce adı konmamış yerleşim yerlerine de isim veriyor. MÖ 64 yılında doğan Strabon MS 24 yılında ölüyor. Yani Strabon MÖ I.Yüzyıl 2. Yarısında,Eregli,Zonguldak, Çatalağzı`ndan ve Filyos`dan, Bartına gectiği anlaşılıyor. Amasya`da doğup Amasya`da ölüyor. Roma`dan Mısır‘a her yeri gezerek kitabını oluşturuyor. Yunan flozofu Strabon`un Amasya`da heykeli bulunmanktadır. Harita`da çesitli dönemlere ait yer isimleri görüyorsunuz. Bu Kitap bize daha önce Catalağzı`nın bataklık olduğunu kanıtlayan başka veriler ile de ötüştüğünü gösteriyor. Hatta daha eski çağlarda İstanbul Boğazı açılmadan önce Karadeniz kıyılarının içlere doğru olduğu ve dolaysı ile Catalagzı`nın büyük bölümünde bir iç deniz olabileceğini, Eregli Fakültesi Tarih Bölümü Hocalarından duymuştum. Zaten bağzı inşaat sontaj calışmalarında çakıl taşı ve deniz kabuğu örneklerinin çıktigını biliyoruz. Strabonun gectiği yıllarda iç deniz olmadığı da kendi haritalarindan anlaşılıyor. Istanbul Boğazinın oluşumu çok daha önceki Yüzyıllara dayanıyor. MÖ. I Yüzyıl'da Çatalağzı`nda yaşam olduğunu da anlıyoruz. Zira Strabon, Kaz Köy Sahili‘nde ticaret yapıldığından bahsediyor. Tarihler boyunca çesitli Krallık ve İmparatorlukların içinde kalan Zonguldak,kömür bulunmadan önce geçim kaynağı Tarım ve Balıkcılık, hatta Kerestecilik olduğunu düşünüyorum. Özelikle Venedikli korsanların da sürekli ugradıklari yerler burası. Cenevizlilerin de hem korsanlar hem de ticaret gemilerinin uğrak yerleri. Harita`da görülen Maryandinya Bölgesi o dönem çok kalkınmış ve bu bağzı krallıkların ilgisini çekmiştir. Türklerden önce Frigya, Hitit, Pers, uzun yıllarda Yunan egemenliğinde kalan Zonguldak`ın en önemli antik iki ismi Ereğli`de Kral Herakleia (HERKÜL) ile Amasra`da Amatris Kraliçesidir. Bu iki hükümdarlığın paraları bulunduğuna göre ticaret burada sahiller kulanılarak yapıldığını gösteriyor. Geçen senelerde bulunan Devrek-Gökcebey IRMAK birleşkesinde antik yöreye ait Pazar yeri bulunmuştu. Bu da bize ticaretin burada gelistiğini gösteren başka bir kanıt. KARADENİZLİLER LAZ DEĞİLDİR Karadenizlilerin Laz olmadığı artık yavaş yavaş öğreniliyor. Lazlar Gürcülerin dört kolundan biridir. Konuştukları Lazca, Gürcücenin bir koludur. Günümüzde Gürcistan'da 250 bin Laz yaşamaktadır.Kaynaklarda "Güney Kafkas Halkı" olarak geçer. Tarih sahnesine M.Ö. 2000'lerde çıkmışlardır. Tarihlerine aşağıda değineceğim. LAZLAR KİMDİR .. Okul kitaplarımızda Urartular veya Hititler yerine birazda Kolhis'den bahsedilseydi etrafımızdan bu kadar bihaber olmazdık. Nedir bu Kolhis? Lazların tarihlerinde kurabildiği tek devlettir. Lazların bilinen ilk atalarıdır. Pers tehlikesi üzerine Romalılarla ittifak yapmış ve Romalıların aldığı yenilgiden Kolhis kralı sorumlu tutulup Romalı generaller tarafından öldürülmüştür. Daha sonra Romalılar tarafından işgal edildi. Krallıkla yönetilip halkı Pagandır. Günümüze bir çok eser bırakmışlardır. İki yüz ilâ üç yüz yıl hüküm sürmüştür. Lazlar yurtlarına "Lazona" derler. Lazlar Cumhuriyet tarihinde zaman zaman asimilize edilmeye çalışılmıştır. Bu gün Lazca okullarda seçmeli ders olmasına rağmen unutulmaya yüz tutmuştur. Lazlar genel itibarı ile barışçıl ve zeki insanlardır. Devlet kültürüne ve idealine sahip değillerdir. Nüfusunun çoğu köylerde yaşadığı için kendi sanat akımlarını oluşturamamışlardır. Bugün özellikle Hemşin, Pazar ve Ardeşen'de yaşarlar. Ama son yapılan genetik testlerde Rize nüfusunun dörtte üçünün Kafkas-Laz kökenli olduğu ortaya çıkmıştır. Hallerinden memnunlardır. Karadeniz'de ikisi de Müslüman olmasına rağmen Rumları pek sevmezler. KARADENİZ DE RUM VARMI.. Karadeniz'de tahminen 1.5 milyon Rum yaşamaktadır. Sakin olun. Bu Rumlar sanılanın aksine Müslüman Rumlardır. Yunanistana sempati ile bakmazlar ve bağımsızlık, isyan gibi idealler taşımazlar. Hristiyan akrabaları mübadele ile Yunanistan'a gönderilmesine karşın Müslüman Rumlara dokunulmamıştır. Kökleri eskiye dayansa da asla Karadeniz'in ilk yerlisi diyemeyiz. Yunan denizcilerin buralara koloniler kurmasıyla yavaş yavaş yayılmış, asıl yerlileri de yunan kültürüne karışmış, Yunanlaşmış ve neticede Yunanistan Yunan'larından ayrı "Pontus Rumu" denilen bir halk ortaya çıkmıştır. Çünkü Karadeniz'e gelen Yunanlar yerli halklardan bir çok şey almış onlarla karışmış, Akdeniz'e nispetle daha farklı bir Yunanca ve yunan ortaya çıkmıştır. Tarih boyunca bu Yunanlar kendilerini Yunanistan ayrı kabul etmeye başlamıştır. Pers imparatoruna isyan eden I. Mitridat Anadolu ve Karadeniz'de Pontus Krallığını kurdu. Mitridat'ın kendisi ve bütün hanedanı zamanla yunan kültüründen etkilenmiş bir Pers hanedanıdır. Yani devletin yöneticileri Pers kökenlidir. Daha sonra Anadoluyu tamamen sahiplenip yüz bin Romalı Pontus Krallığı tarafından öldürülmüş, neticede Romalılar üç farklı savaş yaparak Anadoluyu almış ve Pontus krallığını yıkmıştır. Daha sonra Bizans döneminde tekrar hareketlenen Karadeniz'de, kendileri de Trabzon kökenli olan Rum Komnenos hanedanı Bizans tahtından indirilince akrabaları Gürcülere sığınıp bütün Karadeniz'i teker teker dolaşmış, Sinop'tan Rize'ye kadar olan şehirler (Samsun Hariç) Komnenos'lara katılmıştır. Bize öğretilenin aksine Trabzon Rum İmparatorluğu Bizans'ın varisi değil her zaman düşmanı olmuştur. Bu düşmanlık zaman zaman sıcak çatışmaya dönmüştür. Trabzon devleti Kırımda bir takım şehirleri de ele geçirmiştir. Son Trabzon İmparatoruna kadar hepsi "Romalıların İmparatoru" sıfatıyla taç giymiştir. 1467 de bir Osmanlı eyaleti olan Karadeniz'de Rumlar barış içinde yaşamıştır. Birinci dünya savaşı sırasında ayaklanan Hristiyan Rumlar Pontus hayalinden çok Yunanistan'a bağlanma hayali taşıyordu. Neticede isyanları Müslümanları dışlayıp ırkçı bir Hristiyan-Rum politikası güttüğü için beklenen desteği bulamayıp bastırıldı. Bu gün bu isyan her açıdan Karadeniz Rumları tarafından yanlış bulunmaktadır. Hem de onlar hiçbir zaman Yunan bayrağının bir kopyası olan mavi bayrağı sahiplenmediler. (Bugün Müslüman Rumlar kendilerini sarı siyah renkli eski Pontus Krallığının bayrağının temsil ettiğini düşünürler), Karadeniz'den Hristiyan Rumların mübadeleyle gönderilmesi, Karadeniz tarihinde yeni bir sayfa açar. Geride kalan Müslüman Rumlar için de hayat kolay olmamış Lazlar gibi zaman zaman asimilize edilmeye çalışılmıştır. Romeyka (Yunanca kökenli Karadeniz Rumcası) unutulmaya yüz tutmuş Köylerin isimleri bile değiştirilmiştir. Bu gün dilleri ve köylerin isimleri için mücadele ediyorlar. Kendilerini her zaman bu ülkenin bir parçası olarak görürler. KARDENİZ DE ÖZ TÜRK SOYLARI Karadenize gelen ilk Türkler, Malazgirt savaşından sonra Karadeniz'i de ele geçiren Türk Askerleridir. Ne var ki Doğu Karadeniz'de halk büyük bir ayaklanma çıkarıp az sayıdaki Türk askerini yenip tekrar Bizans'a bağlanmıştır. Yıllar sonra bu bölgeye yerleşen Türkler, Gürcü Krallarıyla resmi bir ittifak yapıp Anadolu Türklerine karşı savaşmak üzere sınır boylarına yerleştirilen Kuman-Kıpçak Türkleridir. İlk olarak Artvin ve çevresine daha sonra Rizenin kırsal bölgelerine yerleştirilmiştir. Kıpçak-Kuman Türkleri daha sonra Trabzon İmparatorlarıyla da anlaşmış ve Trabzon Yakınlarına da yerleştirilmiştir. Ortodoks olan bu Türkler zaman zaman sarı saçları ve yeşil gözleriyle Yunan zannedilmiştir. Zaten hem kuman hem de kıpçak kelimeleri çoğu dilde sarışın demektir. Zamanla Kıpçak-Rum ilişkileri çok ilerlemiş, Trabzon'da Türkçe konuşan Ortodoks aileler kaynaklara geçmiştir (soyadları: Tourkopolous, vs.). Hatta Trabzon İmparatoru II. Aleksios Kıpçakların lideri Bekanın kızı Djiadjak Jaqeli ile evlenmiş kızları Anna Anakutlu Komnenos tahta çıkmayı başarmıştır. Kumanların yaşadığı Artvin, Rize ve Trabzon'un doğusu Rumlar ve Gürcüler tarafından "Saatabago" (Atabeyler Yurdu) diye isimlendirildi. Ortodoks Kumanlar Türkçe konuşup ibadetlerini Rumca yapardı. Bugün Artvin, Yusufeli, Ardanuç, Şavşat, Rize'nin batı yakası, Trabzon'un doğu yakası olmak üzere Türkiye'de 1.200.000'e yakın dil ve kültürünü kaybetmiş Ortodoks Kuman (Kıpçak) asıllı yaşamaktadır. Kumanlardan başka Samsunda Oğuz Türkleri-Karadeniz Rumlarının ittifakıyla kurulmuş pek bilinmeyen bir şehir devleti vardır. Bu ittifak Trabzon Rum İmp. karşı kurulmuş olup Selçuklular tarafından korundu ve büyük destek gördü.Zamanla Sinop'u da alıp Karadeniz'de korsanlığa başladılar. Osmanlının Trabzon'u almasıyla bazı Oğuz aşiretleri de Karadeniz'e iskan edildi. (Resim:Kuman Bayrağı) Karadeniz'de sanılanın aksine Laz-Rum-Türk unsurları arasında birlik ve beraberlik var olmuştur. Rum kültüründen gelen Horon ve Kemençe, Lazlardan gelen Tulum, Türklerden gelen kolbastı, asıl sahiplerinin olmaktan çıkmış ve Karadeniz ortak kültürünün bir parçası haline gelmiştir. Bu üç unsur Karadeniz'e aşıktır. Zaman zaman tatsızlıklar olsa da kardeşler gibi genelde barışıktır. Hiçbirisinin Karadeniz'deki varlıkları inkar edilemez. (Not:Bugün Müslüman ve çok cana yakın olan ve bizim bir parçamız olan Hemşin Ermenileri unutulmasın!). Trabzonspor da bu gün Karadeniz'de en büyük ortak değerlerden biri haline gelmiş Laz'ı Türk'ü Rum'u hepsinin ortak sesi olmuştur. Neticede bugün Karadeniz dünyaya örnek olabilecek bir öyküdür. Bu hepimizin öyküsüdür. Yazımı Karadeniz kardeşliğine ve Karadeniz'de zamanın yok ettiği, bugün adını bile bilmediğimiz yerli halklara armağan ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba